Eremus, Charion ve Dantaros masanın başına oturmuştu. Masada büyük bir harita vardı. Beraber bir yandan haritayı inceleyip bir yandan da konuşuyorlardı.
-İşte Eremus, Kandor şuradaki Siren Körfezi'nden geldi. Oradan (adını körfezden alan*) Siren Köyü'nü yıkmış. Ardından Kızgın Çol'e yönelmiş ve oradaki Çöllük Köyü'nü yıkmış. Yıktığı her yerden yiyecek aldığı (ve zaten gelirkende birçok almış olduğu) için koskoca Kızgın Çol'ü geçebilecek. Zaten oradaki tek coğrafi engel kum fırtınaları.
Eremus haritayı incelemeye dalmıştı. Kandor'un ordusuyla köyleri yıktığını düşünüyordu ve düşündükçe mızrağını daha sıkı kavrıyordu. Bu yüzden Dantaros'un konuşması bitince birden ayıldı. Biraz etrafa boş boş baktıktan sonra konuştu.
-Peki neden o taraftan saldırdı? Orası Kandor'un yaşadığı Kara Tepe Adaları'na çok ters düşmüyor mu?
-Bu konuda haklısın Eremus. Biz de bunu düşündük ve şöyle bir sonuca ulaştık.
Bütün konuşmaları sessizce dinleyen Charion, konuşmaya katıldı.
-Şimdiye kadar dümdüz bir düzergah izledi ve...
Eremus onun sözünü kesti.
-Ve doğruca buraya geliyor! Benden intikam almak istiyor!
-Doğru. Ayrıca böyle ilerleyip senin köyünü de geçerse Ak Tepe Krallığı'na varır. Kandor bir taşla iki kuş vurmak istiyor.
-Hatta üç kuş da diyebiliriz Charion. Çünkü hem Eremus'tan intikamını alacak, hem krallığı elegeçirecek, hem de kristali alacak.
-Onu durdurmalıyız Dantaros! Ben bu iş için hazırım.
-Biliyorum öylesin. Şimdi, Kandor'un planı böyle. Gelelim bizim planımıza. Öncelikle Ak Tepe Krallığı'na bir haberci gönderdik. Onun gidip gelmesi iki gün sürer. Sonra eğer kral yardım ederse onun askerleriyle beraber gidip Fırtına Baronluğu'nu koruyacağız. Aslında kral yardım etse de etmese de gideceğiz.
-Fırtına Baronluğu neresi?
-Kızgın Çöl ile bizim aramızdaki tek yer. Fırtınalı Dağlar'a kurulmuştur. Ama bize pek yadım edemez. Çünkü orada çoğunlukla topçular ve okçular vardır. Onlar da ancak kaleyi savunur. Ama eğer orada savaş yaparsak ikinci bir şansımız olmaz çünkü hemen kaleyi elegeçirir. Ama eğer çöllerde sldırırsak yenilsek bile kaleye ikinci bir şans vermiş oluruz.
-Ve yine yeniliriz! Eğer birlikte yenemezsek ayrı nasıl yeneriz?
-Bunu konuşmuştuk Charion.
-Evet ama bu birşeyi değiştirmez! Ne kadar güçlü olduklarını bilmiyoruz. Onları gören kimse sağ kalmadı. Ya çok fazlalarsa.
-O zaman beraber de yenemeyiz. Diğer şekilde en azından krallığa vakit kazandırırız.
-Benim bir fikrim var!
Diye bağırdı Eremus. İkiside şaşkın şaşkın Eremus'a baktı. Tartışmaya dalıp onu unuttuklarını farkettiler.
-Neden ben gidip sayılarına ve ya en azından güçlerine bakmıyorum?
-Beni dinlemedin mi? Gören kimse geri dönmedi.
-Evet ama ben o kimse değilim, unuttun mu? Ayrıca tek başıma gitmeyeceğim. Yanımda sen de olacaksın.
-Üzgünüm ama bu olamaz Eremus. Charion'a burada ihtiyacımız var.
-Aslında Dantaros, nasıl olsa iki gün birşey yapmayacaksınız. O sırada biz Eremus'la beraber gidip gelebiliriz. Eğer iki gün içinde dönebilirsek güçlerini söyleriz. Ama olur da dönemezsek, Güçleri çok fazladır. Bu yüzden siz Fırtına Baronluğu'nda kalır ve orayı savunursunuz.
-Fena fikir değil aslında Charion ama ya sizi kaybedersek?
-O zaman bizi ulusu için ölmüş iki lişi olarak anarsınız.
-Bu hiçte hoş bir şey değil, ama neyse. Peki Oraya iki günde nasıl gidip geleceksiniz? Onlar tahminimce üç, olmadı iki gün uzaktadırmar.
-Benim bunun için de bir çözümüm var. Charion, Ferno'nun bana verdiği borazanı hatırlıyor musun? Onu kullanarak hemen gidebiliriz.
-Ne borazanı?
-Charion sana söylemedi mi? Ferno bana üflendiğinde ak ejder çağıran bu borazanı verdi. Charion?
Charion omuz silkti
-Unutmuşumdur. Neyse, bu güzel bir fikir. Dantaros gidebilir miyim?
-İyi, tamam.
Böylece ikili çadırı terk ettiler.
-A bu arada Charion, Döndüğünde seninle bu konuyu görüşeceğiz.
Charion gülümsedi ve kendi çadırına gitti. Eremus ise tekrar evinin yolunu tuttu.
*Bunu açıklama dereği duydum. Burada yazdığım "Siren Köyü"nde sirenler yaşamaz. Sadece adını oradan almış. Zaten sirenler denizkızlarıdır.